Bu yıl, Rusya ve Türkiye arasında tesis edilen diplomatik ilişkilerin 105’inci yılı olması nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihi, siyasi ve ekonomi boyutları yeniden ele alınıyor. 1918 yılından bu yana çeşitli evrelerden geçen bu ilişkilerin, günümüzde nasıl bir denge unsuru haline geldiği günümüz uluslararası politikası açısından büyük önem taşıyor. Özellikle Soğuk Savaş’tan sonra daha da belirginleşen işbirlikleri ve zaman zaman yaşanan gerginlikler, iki ülkenin stratejik konumlarını nasıl etkilediğine dair çok önemli ipuçları sağlıyor.
Rusya ve Türkiye arasında ilk diplomatik ilişkiler, I. Dünya Savaşı'nın ardından, 1918 yılında imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile başlatıldı. Bu süreç, hem iki ülke arasındaki temel ilişkilerin inşasını sağladı hem de bölge üzerindeki güç dengelerini değiştirdi. Sovyetler Birliği’nin varlığı, Türkiye’nin Batı ile olan ilişkileri ve NATO üyeliği gibi faktörler, zaman içinde ilişkilerin dinamiklerini etkiledi. Özellikle 20. yüzyılın ortalarında başlayan Soğuk Savaş dönemi, iki ülke arasında belirgin bir mesafe yarattı. Ancak bu mesafe, 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle birlikte azalmaya başladı. İki ülke, özellikle ekonomik alanda işbirliği fırsatlarını değerlendirmek için yeni yollar aramaya başladı.
Son yıllarda, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, hem siyasi hem de ekonomik alanda önemli bir gelişim gösterdi. Örneğin, 2016 yılı, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden canlandığı bir dönem oldu. Türk Akımı doğalgaz hattı projesi ve S-400 hava savunma sistemi anlaşması gibi büyük projeler, iki ülke arasında güçlü bir işbirliğini işaret ediyor. Öte yandan, Suriye iç savaşındaki farklı tutumlar ve Karabağ çatışmalarındaki roller gibi gerginlikler, zaman zaman ilişkileri zorlamış olsa da, iki taraf da diyalog kanallarını açık tutmayı başardı.
Rusya-Türkiye ilişkilerinin ekonomik boyutu da dikkat çekicidir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi yıllar içinde katlanarak artmış durumdadır. Özellikle turizm alanında yapılan işbirlikleri, Türkiye'nin Rus turistler için popüler bir destinasyon olmasını sağladı. Bunun yanı sıra, tarım ve enerji alanlarında yapılan ortak yatırımlar, iki ülke için de büyük fırsatlar sunuyor. Rusya, Türkiye’nin en büyük enerji tedarikçisi konumundayken, Türkiye de Rusya için önemli bir pazar haline gelmiştir.
Ayrıca, iki ülkenin de farklı jeopolitik hedefleri bulunmasına rağmen, karşılıklı bağımlılığın artması, ilişkilerin dengeli bir şekilde sürdürülmesine yardımcı oldu. Her iki ülke de, özellikle Batı ile ilişkilerinde stratejik bir denge arayışı içinde. Bu denge, yalnızca ekonomik alanda değil, aynı zamanda askeri işbirliği ve diplomatik girişimlerde de kendini göstermekte.
Sonuç olarak, Rusya ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler, 105 yılın sonunda bile hala dinamik bir seyir izlemekte. Her iki ülke de, tarihsel geçmişlerinden ders alarak, birbirleri ile olan bağlantılarını güçlendirmenin yollarını arıyor. Uluslararası arenada yaşanan değişimlerin ve bölgesel çekişmelerin etkisiyle, bu ilişkilerin geleceği merak konusu olmaya devam ediyor. Özellikle Ortadoğu ve Kafkaslar gibi stratejik bölgelerdeki rolleri, ilişkilerin geleceğini etkileyecek faktörler arasında bulunmakta. Bu bağlamda, Rusya-Türkiye ilişkileri, sadece iki ülke için değil, dünya siyaseti açısından da önemli bir referans noktası oluşturuyor.