Şehirlerin dinamikleri her zaman değişken olsa da, bu değişimlerin en derin etkilerinin hissedildiği alanlardan biri, insanların yuvaları olan evleridir. Son günlerde, özellikle emlak fiyatlarının yükselmesi ve kentsel dönüşüm projelerinin artmasıyla birlikte, birçok aile evlerinden zorla tahliye edilmeye devan ediyor. Ancak, Türkiye’nin bir ilçesinde yaşayan 75 yaşındaki bir dede ve onun torunları, evlerinden tahliye edilmemek için sokaklarda seslerini duyuruyor. Bu olay, sadece bir aile hikâyesi değil, aynı zamanda toplumsal adalet, hak ve insan onuru çevresinde dönen tartışmaları da alevlendiren bir durum.
İstanbul'un kalabalık bir semtinde ikamet eden 75 yaşındaki İsmail Yıldız, yaklaşık 50 yıl önce eşi ile birlikte satın aldığı evde torunlarıyla yaşamını sürdürüyor. Ancak, inşaat şirketinin yaptığı projeyle birlikte mülklerinin tahliye edilmesi için tebligat alacaklarını öğrendiklerinde, bu kararları kabullenmekte zorlandılar. Dedesi İsmail Yıldız, “Bu ev bizim için bir yuva, burası sadece dört duvar değil. İçinde anılar var, hayaller var, torunlarımın çocukluk hatıraları var” diyerek yaşadığı sıkıntıları dile getiriyor.
İsmail Yıldız'ın torunları Büşra (18), Can (15) ve Efe (11), dedeleriyle birlikte dükkan önünde, 'Evimizden çıkmak istemiyoruz!' yazılı pankartlarla eylemlerine katılıyorlar. Eylemlerinin sadece kendileri için değil, aynı durumda olan diğer aileler için de bir umudun sembolü olmasını istediklerini belirtiyorlar. Büşra, “Burası bizim evimiz ve burada büyüdük. Bizden alınamaz” derken, diğer torunlar da bu fikri destekleyerek, “Dedemiz burada mutlu, biz de burada mutlu olmak istiyoruz” ifadelerini kullanıyorlar.
Bu olay, yalnızca İsmail Yıldız ve ailesinin hikayesini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal adalet ve kiracıların hakları üzerine geniş çaplı bir tartışma başlatıyor. Emlak spekülasyonlarının artmasıyla, birçok kiracı ve aile, evlerinden tahliye edilme korkusuyla yaşamaktan muzdarip. İsmail Yıldız’ın karşılaştığı zorluklar, onların yanında duran komşuları ve yerel aktivistler aracılığıyla daha geniş bir kitleye iletiliyor. Protestolar sırasında yapılan konuşmalarda, kiracıların daha iyi korunması gerektiği, ailelerin evlerinden zorla çıkarılmaması gerektiği vurgulanıyor.
Yerel aktivistler, kentsel dönüşüm projelerinin sadece inşaat ve ekonomik kazanç odaklı değil, aynı zamanda insan ve hane halkı odaklı olması gerektiğini savunuyor. Birçok kişi, yaşanan bu durumu, insanların temel yaşam alanlarının ellerinden alınması olarak değerlendirirken, bir araya gelmek ve haklarını savunmak adına yoğun bir çaba içerisinde. Dedesi ve torunlarının öncülüğünde başlatılan bu hareket, diğer aileleri de harekete geçirdi ve benzer sorunları olan ailelerin sesi daha fazla duyulmaya başlandı.
Direnişin devam ettiği günler boyunca, yerel medya bu olayı büyük bir ilgiyle takip etmeye başladı. İsmail Yıldız’ın hikayesi, sosyal medya üzerinden de gün geçtikçe daha fazla kişi tarafından paylaşıldı ve destek toplandı. Dedesi İsmail Yıldız, "Biz mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ev bizim. Birçok insanın karanlık bir geleceğe sürüklenmesine izin veremeyiz," diyerek toplumsal dayanışmanın önemine vurgu yapıyor.
Buna ek olarak, yerel yönetimlerin de konuya duyarsız kalmadığı ve aileyi destekleyecek açıklamalarda bulunduğu biliniyor. Ancak aile, yalnızca sözlü destekle yetinmek istemiyor; somut adımlar bekliyorlar. Eylemleri sırasında, yerel belediye ve ilgili derneklerle iletişime geçerek, durumu daha fazla göz önüne çıkarmak için görüşmeler yapmaya çalışıyorlar. Dede İsmail Yıldız, “Biz burada kalmak istiyoruz. Burası bizim yuvamız. Herkesin evinde mutlu olması gerektiği gibi, bizim de evimizde mutlu olmaya hakkımız var” şeklinde düşüncelerini belirtiyor.
Sonuç olarak, İsmail Yıldız ve torunlarının direnişi, sadece kendi hikayelerinin bir mücadelesi değil. Aynı zamanda toplum genelinde ev sahibi olan ailelerin yaşadığı zorlukların, yaşadığı mücadelelerin ve insanların evlerine olan bağlarının bir yansıması. Bu olay, toplumda dayanışmanın, birlik olmanın önemini yeniden gözler önüne seriyor. Dede ve torunları, sadece mücadele ederek kendi haklarını değil, birçok ailenin haklarını savunuyor ve bu durum, sosyal medyada büyük bir yankı bulmuş durumda. İlerleyen günlerde bu durumun nasıl şekilleneceği ise merak konusu.